Yukarı
Çık
Av. Doğan Güney YILMAZ

Koşullu Salıverme Ve Erteleme

14 Haziran 2016, Salı

İÇİNDEKİLER

ERTELEME
Kavram-amaç
Şartları
a.Faile ilişkin koşul
b.Suça ilişkin koşul
c.Mahkemeye ilişkin koşul

Kararın verilmesi
Denetim süresi
Ertelemenin sonuçları
Erteleme kararının düşmesi
KOŞULLU SALIVERME
Amacı ve hukukî niteliği
Şartları
Kararın verilmesi
Koşullu salıvermeden sonra uygulanacak rejim ve denetim süresi
Koşullu salıverilmenin geri alınması

 

 

A. ERTELEME 
1. Kavram-Amaç
İşlediği suçtan dolayı mahkûm edilen suçluya ait cezanın yerine getirilmesinin belirli süre ile geri bırakılması ve bu süre içerisinde suçlu yeniden suç işlemediği takdirde hükümlülüğün gerçekleşmemiş sayılmasını sonuçlayan kuruma erteleme(tecil) denir. Erteleme tekerrürü önleyici rol oynamaktadır.[1]
Belli koşullarının varlığı durumunda cezanın infazından vazgeçilmesi kurumu 19yy’ın sonlarında Avrupa ülkelerinde yasalara girmeye başlamış ve 20yy’ın başlarında yaygınlaşmıştır. Bu kurumla yasa koyucular bir yandan özellikle ilk kez suç işleyenleri cezaevi ortamına girmekten korumayı, diğer yandan ise hükümlüleri yasalara saygılı davranmaya yöneltmeyi hedeflemişlerdir.[2]
Cezaevlerinin olumsuz koşulları ve ıslah yönünden elverişsiz olmaları, yani hürriyeti bağlayıcı cezalardan beklenen yararın sağlanamaması, belirli bir süreyi aşmayan cezaya mahkûm olanların hapsedilmeleri yerine, cezalarının infazının belirli bir süre geri bırakılması düşüncesini doğurmuştur. Bu şekilde, hem hükümlü cezaevine girmemekle beraber yaşamına daha dikkat edecek hem de devlet hükümlünün ceza evinde yeni suç tekniklerini öğrenmesini engelleyecek ve bu arada tasarruf da etmiş olacaktır.[3]
Ertelemenin hukuki esası ve amacına Yargıtay içtihadı birleştirme kararı: 
Yargıtay, 7.6.1976 tarih 3-4/3 sayılı İçt.Bir.Kar. ‘da , “1-TCK’nın 59.ncu maddesinde yazılı takdiri indirim koşullarıyla TCK’nın 89 ve 647 sayılı yasanın 6. maddesindeki cezanın ertelenmesini gerektiren koşulların birbirinden bağımsız, yargısal şahsileştirme müesseseleri olduğu, ancak mahkemece TCK’nın 59. maddesiyle indirim yapılırken aynı kanunun 89 ve 647 nolu yasanın 6. maddesindeki unsurların tamamı esas alınmaya bunun ertelemeyi de gerektireceği; 2-Anayasanın 135. maddesinin son fıkrası ve CMUK ‘un 32. Maddesinde yer alan bağlayıcı, açık hükümler karşısında TCK’nın 89 ve 647 Yasanın 6. maddelerinde yazılı erteleme isteğinin reddi halinde de mahkemenin yasal bir gerekçe göstermeye zorunlu bulunduğunu …” şeklinde, ertelemenin, cezanın failin kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal şahsileştirme müessesesi olduğu belirtilmiştir;”Ertelemedeki amaç cezaların çektirilmesini yargıçların keyfi takdirlerine bırakmak değil, nesnel ölçülere göre, ceza süreleri ve kişisel durumları elverişli olan sanıklar hakkında, belirlenen cezaların çektirilmesinde kamu yararı görülmemesidir.”[4]
Cezanın ertelenmesi, hem eleştirilen ve hem de savunulan bir kurumdur.Cezanın ertelenmesine olanak tanınmasını eleştiren yazarlar, bu kurumun, toplumda ilk kez işlenen suçlara ceza verilmeyeceği izlenimi uyandıracağını, farklı uygulamalar nedeniyle yasa önünde eşitlik ilkesinin ihlal edileceğini, cezaların kesinliğini ortadan kaldıracağını ve suçlunun ıslahına hizmet etmeyeceğini ileri sürmektedirler. Buna karşılık, cezanın ertelenmesi olanağına yasalarda yer verilmesini savunan yazarlar ise bu kurumun kısa süreli hapis cezalarının sakıncalarını ortadan kaldıran, suçlunun iyi halli olmasını teşvik eden ve cezanın bireyselleşmesine hizmet eden bir nitelik taşıdığını belirtmektedirler.[5]
2.Şartları
Türk hukukuna cezaların ertelenmesi kurumu, ilk olarak 1926 da 765 sayılı eski Türk ceza yasasıyla birlikte girmiştir. Ancak eski yasanın ertelemenin koşullarını düzenleyen hükümlerinden bazıları, 1965 de 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasa ile düzenlendiğinden, yürürlükten kalkmıştır. 2005 yılı itibariyle, erteleme kurumuna sadece yeni Türk ceza yasasında yer verilmiştir(TCKm.51). Yani yasada bu kuruma, hapis cezasının hemen arkasından yer verilmesi sistematik olarak bir hatadır. Kanaatimizce erteleme infaz hukuku kurumudur. Ancak, infaz hukuku kuralları için söz konusu olan derhal uygulanma ilkesi ertelemeye ilişkin hükümler açısından geçerli değildir(TCKm7/3).[6]
Ertelemenin şartları TCKm.51/1 de ise ; “İşlediği suçtan dolayı 2 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından 3 yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin; 
a)Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b)Suç işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.” Şeklinde düzenlenmiştir.[7]
a. Faile İlişkin Koşul(Daha önce kasıtlı bir suçtan ceza almama)
Yeni TCK’nın sisteminde, mahkûmiyet konusu hapis cezasıyla ilgili olarak “erteleme kararının verilebilmesi için, kişinin; 
a)Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
Gerekir.”(TCK 51/1/a)
Buna göre, failin daha önce adli para cezasına ya da üç ay veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olması, yeni cezasının ertelenmesine engel teşkil etmemektedir.[8]
Daha önceki mahkûmiyetin ertelemeye engel olabilmesi için kesinleşmiş olması gerekir. Dolayısıyla önceki mahkumiyetin temyiz edilmiş olması, ertelemeye objektif olarak engel değildir; fakat, hâkimin bundan haberdar olması halinde, bunu sübjektif olarak elbette değerlendirecektir. Mahkûmiyetin eskiliği, 10.12.1952 tarihli bir Yargıtay İçt. Bir. Kar ‘da da belirtildiği gibi, ertelemeye engel olma yönünden önem taşımaz. 
Y. İçt. Bir. Ka. 10.12.1952, e.1950/7, k.1952/3; “… Tecilden istifade için, mahkumiyetin bulunmaması veya bu mahkumiyetin hukuki neticeleriyle birlikte ortadan kalkmış olması iktiza ettiğine ve asıl ihtilaf mevzuunu teşkil eden meselede olduğu gibi, mahkumiyetin tekerrüre esas teşkil etmeyecek derecede eski olması, o mahkumiyeti ortadan kaldıracak hukuki sebeplerden olmadığından, böyle bir vaziyette Ceza Kanunu’nun 89. maddesi gereğince cezanın tecil olunmayacağına…. ekseriyetle karar verildi “ (Yargıtay İçt. Bir. Kar, C.3, 529vd).[9]
Taksirli bir suçtan dolayı alınan hapis cezası ertelemeye engel değildir.[10]
Daha önce mahkûm olunan adli para cezasının ödenmemesi dolayısıyla hükümlü hakkında yeni (5275s.) İnfaz Kanunu’nun 106. maddesi hükmüne göre tazyik hapsinin uygulanmış olması durumunda da, yeni ceza ile ilgili olarak erteleme kararı verilebilir. Çünkü adli para cezasının ödenmemesi halinde, kişi hakkında hapis cezası verilmemektedir. Kişi sadece tazyik hapsine tabi tutulmaktadır. Başka bir deyişle, tazyik hapsinin uygulanmasına rağmen, bu durumda, adli para cezası ceza olarak varlığını devam ettirmektedir.[11]
Kısa süreli hapis cezası TCK 50 gereğince adli para cezasına veya bir tedbire çevrildiği takdirde, bu mahkûmiyet tecile engel olmaz, zira TCK 50/5e göre, “Uygulamada asıl mahkumiyet bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir.”[12]
Daha önceki mahkûmiyet hukuki varlığını devam ettirdiği sürece, ertelemeye engel olucu etkisini sürdürecektir. Mevzuatımızda bu konuda bir süre sınırlaması mevcut değildir.[13]
Öte yandan , failin genel affa uğrayan önceki hükümlülüğü ertelemeye engel teşkil etmez. Ancak ,özel affa uğrayan önceki mahkumiyet ertelemeye engel oluşturur. Çünkü , genel af mahkumiyeti tüm hukukî sonuçlarıyla ortadan kaldırırken ; özel af mahkumiyetin hukuki sonuçlarını etkilemez.(TCK m.65)
Adliye mahkemeleri dışındaki mahkemelerce verilen mahkumiyet hükümleri de , kural olarak ertelemeye engel oluşturur. Eski yasada ertelemeye engel olacak mahkumiyetler “adliye mahkemelerince” verilenler olarak gösterildiğinden (647 sayılı eski CİK m.6) ;adliye mahkemeleri dışındaki mahkemelerin mahkumiyet hükümlerinin ertelemeyi engelleyemeyeceği ileri sürülmekteydi. Ancak , bu sınırlandırmaya yeni TCK madde 51/1-a’da yer verilmiştir.[14]
Bu itibarla , önceki mahkumiyet örneğin askeri ceza mahkemesi tarafından da verilmiş olabilir. Ancak , Askeri Ceza Kanunu’nda şöyle bir hüküm bulunmaktadır ; “Evvelki mahkumiyet askeri bir suç için verilmiş bir ceza olur ve bu askeri suç Türk Ceza Kanunu mucibince cezayı mucip bir fiil bulunmazsa ikinci fiilden dolayı Türk Ceza Kanunu mucibince verilecek cezanın teciline birinci fiil mani olamaz.” (m.47 , bent c). Buna göre , askeri ceza mahkemelerinden verilen cezanın ertelemeye engel olabilmesi için bu cezanın ilişkin olduğu fiilin TCK’da suç olarak tanımlanması gerekir.[15]
Yine TCK madde 51’de “Adliye Mahkemeleri”nden söz edilmemiş olması nedeniyle , yabancı mahkemeler tarafından verilen mahkumiyet kararları da ertelemeye engel olacaktır.[16]
Doktrinde , fail hakkında daha önce yabancı mahkemelerden verilmiş olan cezaların , yeni suçtan dolayı verilecek olan cezanın ertelemesine engel teşkil etmeyeceği kabul edilmektedir. Ancak işaret etmek gerekir ki ; bu konuda Türkiye’nin de taraf olduğu “Ceza Yargılarının Milletler arası Değeri Konusunda Avrupa Sözleşmesi”nde hüküm bulunmaktadır. Söz konusu sözleşmenin 56 ve 57.maddelerine göre , taraf devletlerin birinde verilmiş bulunan mahkumiyet kararı bu ülkede hangi sonuçları doğuruyorsa , diğer taraf devletlerde de aynı sonuçları doğurabilecektir. Ancak bunun için taraf devletler mevzuatında gerekli değişikliklerin yapılması gerekmektedir. Türkiye’de bu konuda henüz bir kanuni düzenleme yapılmadığına göre , yabancı mahkeme kararlarının ertelemeye engel teşkil edici bir etkisinin bulunmadığını kabul etmek gerekir.[17]
Kişinin koşullu olarak salıverilmesi tecile engeldir. Zira koşulla salıverilmede dışarıda geçirilen sürede suç işlenmezse ceza çekilmiş sayılır. Dolayısıyla mahkûmiyet hükmü mevcut olmaya devam eder. Bu itibarla da tecile engeldir. Dışarıda geçirilen sürede suç işlemesi halinde bu yeni suçun tecilinin mümkün olmayacağı ise açıktır.
Dava zamanaşımı ortada bir mahkûmiyet bulunmadığından tecile engel olmadığı halde, ceza zamanaşımı tecile engel olur, zira ortada kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyeti vardır. Ancak doğaldır ki , bu cezanın hapis cezası olması gerekir.
Şikayetten vazgeçmenin sanık tarafından kabul edilerek düşme kararı verildiği hallerde kesinleşmiş bir ceza mahkûmiyeti bulunmadığından erteleme mümkündür. Esasen bir mahkûmiyet bulunmakla beraber, kanun bazı şartlar altında bu mahkûmiyetin bütün sonuçlarını ortadan kaldırdığı hallerde de, erteleme olanaklıdır. Örneğin, TCK 184/5 gereğince, “Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmemesi halinde, mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.” Keza TCK 230/5’e göre, “Aralarında evlenme olmaksızın evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında 2 aydan 6 aya kadar hapis cezası verilir. Ancak medeni nikâh yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.” Bu belirtilen hallerde ortada bir mahkûmiyet bulunmakla beraber kanun mahkûm olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağını hükme bağlandığından, kişinin bilahare suç işlemiş olması durumunda, bu suçtan dolayı verilecek hapis cezasının diğer koşullar gerçekleştiği takdirde ertelenmesine engel bir durum yoktur.[18]
b. Suça ilişkin koşul(Yeni suçtan verilen cezanın belli ağırlıkta olması)
Yeni TCK’nın sisteminde, erteleme açısından işlenen suç göz önünde bulundurulmamış; sadece mahkum olunan cezanın türü ve miktarı dikkate alınmıştır.
Hükmolunan ceza, hapis cezası ise ertelenebilecektir. Buna karşılık, yeni TCK’nın sisteminde adli para cezasının ertelenmesi söz konusu değildir. Bu bakımdan yeni TCK, yürürlülükten kaldırılan 765s. TCK ile 647s. infaz kanunundan önemli bir farklılık içermektedir. Mahkum olunan ceza, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası ise, ertelenebilir. Ancak fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamışsa veya 65 yaşını bitirmiş olan kişilerin mahkûm olduğu 3 yıl veya daha az süreli hapis cezası ertelenebilir. Bu ceza, hükmolunan somut cezadır.(m51,f1).[19]
Adli para cezası hangi yükseklikte olursa olsun ertelenemez(TCK m.51). Diğer yasalarda yer alan tazminat türünden para cezaları da ertelenemez. Öte yandan, mahkeme masraflarının da ertelenmesi mümkün değildir.
Daha ağır olan hapis cezalarında ertelemeye olanak tanınırken, daha hafif olan para cezalarında buna olanak verilmemesi bir çelişkidir. Bu durum, erteleme kurumunun niteliğine, amacına ve Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırıdır. Adli para cezalarının ertelemesinin kabul edilmemesiyle, tüm para cezalarının tazmin amaçlı olduğu varsayılmıştır.[20]
Hapis cezası dışındaki yaptırımlar ertelenmez. Bu nedenle; adli para cezaları ve güvenlik tedbirleri ertelenmez.[21]
Hapis cezası bakımından ise çeşitli ihtimaller değerlendirilmelidir(TCK 51/1);
·Hükümlü 18 yaşından küçük ise 3yıla kadar (3 yıl dâhil) hapis cezasına mahkûmiyet halinde erteleme mümkündür.
·Hükümlü 18-65 yaş grubunda ise 2 yıla kadar (2 yıl dâhil) hapis cezası söz konusu ise erteleme mümkündür.
·Hükümlü 65 yaşından büyük ise 3yıla kadar (3 yıl dâhil) hapis cezasına mahkûmiyet halinde erteleme mümkündür.[22]
Tutuklu olarak çekilmiş olan artık infazı söz konusu olmayacak cezanın teorik olarak ertelenmesi mümkündür. Ancak, cezanın tutuklu olarak çekilmiş olması durumunda, ertelemenin, amaçlarının hiç birinden artık söz edilemeyeceği bir gerçektir.
Failin birden fazla hapis cezasına mahkûm edildiği hallerde her bir ceza erteleme açısından bağımsız olarak değerlendirilmelidir. Yeni Türk Ceza Yasasında cezaların toplanmasına ilişkin kurallara yer verilmiştir. Cezalar bağımsız niteliklerini korumaktadırlar.[23]
Toplanmış cezaların ertelenmesi olanağı var mıdır? Yargıtay Ceza Genel Kurulu 1975 yılında verdiği bir kararla 765 sayılı TCY’nin 89 ve 647s. Yasasının 6. maddelerinde gösterilen sınırlar dışında cezanın ertelenemeyeceğini belirtmiştir. Kararda, toplama sonucu bu sınırı aşan cezaların teker teker ertelenemeyeceği açıklanmıştır. Böylece birden çok suç işleyenlerin cezaları erteleme sınırlarını aşmasa bile, cezaların toplanması durumunda erteleme sınırını aşıyorsa erteleme kararı verilememektedir. Yargıtay’ın yerleşik görüşü aynı biçimde devam etmektedir.[24]
Cezanın erteleme kapsamında olup olmadığı belirlenirken fiil için kanunda öngörülmüş bulunan cezaya değil, “Hâkimin suç sebebiyle fail hakkında tespit ettiği somut cezaya” bakılacaktır. Dolayısıyla somut olayda tüm nitelikli haller uygulandıktan sonra ortaya çıkan cezanın belirtilen sınır içinde olduğu görülürse, ceza ertelenebilecektir.
Bütün özel ceza kanunları ile ceza içeren kanunlardaki erteleme hükümleri de TCK 5 dolayısıyla, TCK 51 hükmüne tabi kılmıştır. Bu itibarla bu hükümdeki koşullar yerine gelmek kaydıyla, bütün hapis cezaları ertelenebilecektir. Ancak 5532 sayılı kanun ile 29.06.2006 tarihinde Terörle Mücadele Kanunu’nda (mad.13) bir değişiklik yapılarak , “Bu kanun kapsamına giren suçlardan dolayı verilen hapis cezası, seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Ancak, bu hüküm, 15 yaşını tamamlamamış çocuklarla ilgili olarak uygulanamaz.” Hükmü sevk edilmiştir. Böylece terör suçları bakımından genel hükme istisna getirilerek bir erteleme yasağı öngörülmüş bulunmaktadır.[25]
c. Mahkemeye İlişkin Koşul(Mahkemede hükümlünün bir daha suç işlemeyeceği konusunda kanının oluşması)
Yeni TCK’ya göre, mahkûm olduğu hapis cezası ile ilgili olarak “Erteleme kararının verilebilmesi için, kişinin;

b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.”(m51.f.1)
Bu koşul ertelemenin değerlendirmeyi gerekli kılan subjektif koşulunu oluşturmaktadır. Bu husustaki değerlendirmeler yapılırken failin suçu işledikten sonra ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışları dikkate alınacaktır. Bu tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak mahkemede kişinin tekrar suç işlemeyeceği konusunda bir kanaatin oluşması gerekir.[26]
Eski Yasa’da bu konuda esas alınan kavram failin “Geçmişteki hali ve suç işleme hususundaki eğilimine göre cezanın ertelenmesinin ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında mahkemece kanaat edinilmesi” idi .(647 sayılı eski CİK m.6/1). Yeni Yasa’da ise sanığın geçmişteki hali ve suç işleme eğilimi bir yana bırakılarak, sadece yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlığı değerlendirilmesi öngörülmüştür.(TCK m.51/1-b). Kuşkusuz, yeni düzenleme daha lehtedir.[27]
Ceza bireyselleştirilmesi kurumlarından biri olan erteleme konusunda verilen karar failin kişiliği ile ilgili olduğu için; suçun iştirak halinde işlenmiş olması durumunda, suç ortaklarından birinin veya bir kısmının cezasının tecil edilmesi, diğerinin veya diğerlerinin cezasının tecil edilmesini gerektirmemektedir.[28]
Ertelemeyle ilgili bu şartlar, kanunda tek tek sayıldıklarından genişletilemezler.[29]
3. Kararın Verilmesi
Erteleme kararını mahkeme verecektir(TCK m51/1-b). Cezanın ertelenmesi, bir hak olmayıp mahkemenin takdirine bağlıdır(YCGK,5.6.1989-2-117/214,Savaş Durak Mollamahmutoğlu 1,1514)Mahkeme erteleme kararını hükümle birlikte verir. Yargıtay’ın cezayı erteleme yetkisi yoktur(YCGK,20.12.1976-1978-4-509/534,YKD,5(1978),787)Erteleme kararı verilirken Türk Ceza Yasası hükümleri göz önünde tutulacaktır.
Belirtelim ki, cezanın ertelenmesi için bunun talep edilmesi veya fail tarafından kabulü gerekmez. Yasada bu tür koşullar öngörülmemiştir. Hâkim erteleme kararını re’sen verir.[30]
Erteleme kararının verilebilmesi için sanığın mahkemede bulunması gerekmemektedir. Failin münhasıran duruşmada hazır bulunmaması, ertelemeye engel teşkil etmez.[31]
Ayrı ayrı erteleme şartlarını taşıyan birden fazla suç işlenmişse, kişiliğin her bir suç için ayrı ayrı değerlendirilerek bunlardan sadece bazıları için tecil yoluna gidilemez. Yani erteleme bölünme kabul etmez. Buna ertelemede bölünmezlik denilir.[32]
Bir suç karşılığında hem hapis hem de adli para cezasının birlikte öngörüldüğü hallerde, hapis cezasının ertelenip ertelenmeyeceği konusunda Yasa’da bir açıklık bulunmamaktadır[33]
Anay 141/3: Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
CMK 34: Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.
Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.
(CMK 230.m:Hüküm gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar)
Erteleme kararının gerekçesi, faili incitecek, küçük düşürecek biçimde olmamalıdır.
Cezanın neden ertelenmediği konusundaki gerekçe, yasaya, akla, hukuka ve dosya içerisindeki bilgi ve belgelere uygun olmalıdır. Ceza muhakemesi hukukunda, hüküm sadece sanık lehine temyiz edilip de Yargıtay’ca bozulacak olursa, verilecek yeni hüküm artık eskisinde belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz(1412 sayılı eski CMUK m.326/4). Buna “reformatioin peius” kuralı (aleyhe değiştirme yasağı) denilmektedir. İşte böyle bir durumda, ilk hükümde ceza ertelenmişse, Yargıtay’a göre bozmadan sonra kurulan hükümde cezanın ertelenmesi gerekir. Aksi takdirde, sanığın kazanılmış hakkı ihlal edilmiş olur. Ertelenmiş cezanın ertelenmemiş cezaya oranla daha hafif sayılması gerektiğinden, bu uygulama yerindedir.[34]
Kanun, ertelemenin işlenen suç dolayısıyla mağdurun veya kanunun uğradığı zararın tamamen tazmini şartına bağlanmasını öngörmektedir:
“Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kanunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, hâkim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.”(TCK m.51/2)
Dikkat edilmelidir ki, işlediği suç dolayısıyla mağdurun veya kamunun uğradığı zararı tamamen tazmin etmesi halinde, hükümlü infaz kurumuna girmekten kurtulabilecektir. Bu itibarla, koşullu erteleme kararına rağmen, işlediği suç dolayısıyla mağdurun veya kanunun uğradığı zararı tamamen tazmin etmediği takdirde, hükümlünün cezasının infaz kurumunda çektirilmesine başlanacaktır. Ancak, mağdurun veya kanunun uğradığı zarar tamamen tazmin edildiği takdirde, cezanın infaz kurumunda çektirilmesine derhal son verilir. Ancak, bu hususta hükmü veren mahkemenin karar vermesi gerekir.[35]
4. Denetim Süresi
Yeni Türk Ceza Yasası’nda hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere denetim süresi öngörülmektedir.(TCYm.51/3). Ancak denetim süresinin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.
Denetim süresi içinde, bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine, bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, on sekiz yaşından küçük olan hükümlülerin bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla gerektiğinde barınma olanağı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine mahkemece karar verilebilir(TCYm.51/4).[36]
Ayrıca, mahkeme, denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklarından kurtulmasını ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gördüğü kurum yetkilileri veya nezdinde çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyum ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hâkime verir.(TCK.m.51/5).
Denetim süresi içerisinde hükümlünün bazı yükümlülere tabi tutulabilmesiyle ana bir rehber tayin edilebilmesine ilişkin olumlu yöndeki hükümleri devre dışı bırakmaya imkan veren bir düzenlemeye de yer verilmiştir. Buna göre, mahkeme, hükmünün kişiliğini ve sosyal durumunu göz önünde bulundurarak, denetim süresinin herhangi bir yükümlülük belirlenmeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine de karar verilebilecektir.(TCK.m.51/6).[37]
5. Ertelemenin Sonuçları
Mahkeme tarafından erteleme kararının verilmesi ile birlikte, hükümlünün cezasının infazı geri bırakılır; yani kesinleşme beklenmez, eğer hükümlü tutukluysa hemen serbest bırakılır. Deneme süresi, karar anından itibaren işlenmeye başlar.[38]
765 sayılı TCY’ye göre, deneme süresinin olaysız geçmesi “mahkumiyetin vaki olmamış sayılması” sonucunu doğuruyordu. Yeni Türk Ceza Yasa’sında, cezanın ertelenmesi durumunda, denetim süresini hükümlü yükümlülüklere uyarak ve iyi hali olarak geçirdiği zaman “cezanın infaz edilmiş” sayılacağı kabul edilmiştir.(TCY m.51/8).[39]
Görülüyor ki Ceza Kanunu, 1926 tarihli Ceza Kanununun aksine, denetim (deneme) süresinin sonunda mahkumiyeti ortadan kaldırmamakta, sadece ertelenen hapis cezasının çekilmiş sayılacağını, dolayısıyla mahkumiyet hükmünün var olmaya devam edeceğini öngörmektedir.[40]
6. Erteleme Kararının Düşmesi
Hükümlünün denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.(TCKm.51/7).
Deneme süresi içerisinde işlenen suç yurt dışında işlenmiş ve bu suçun Türkiye’de kovuşturulması mümkünse, erteleme kararı, düşecektir.[41]
Denetim süresi içerisinde taksirli bir suçun işlenmesi halinde, erteleme düşmez.
-Erteleme denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi dolaysıyla düşerse, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. İkinci ceza da ayrıca çektirilir. Ayrıca tekerrür hükümleri de uygulanır.[42]
B. KOŞULLU SALIVERME
1. Amacı ve Hukukî Niteliği
Ceza infaz kurumunda cezasını çekmekte olan ve kanun sonucu olarak belli bir ıslah ve terbiye programına tabi tutulan ve bütün tutum ve davranışları gözlemlenen mahkûmun işlediği suçtan dolayı pişmanlık duyması halinde, mahkûm olduğu ceza süresi tamamlanmadan ceza infaz kurumunun dışına çıkarılmasına ve cezanın kalan kısmını herhangi bir suç işlememesi ve kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranması koşuluyla dışarıda geçirmesine imkân tanınmaktadır. Hapis cezasının bir infaz rejimi bu kuruma koşulla salıverme (şartta salıverilme , meşruten tahliye) adı verilmektedir.[43]
Koşullu salıverme, hükümlüleri iyi hale yönelteceği, cezaevinde disiplini sağlayacağı gerekçesiyle yararlı görülen bir kurumdur. Ancak, uygulamanın rutinleşmesi, bu kurumdan beklenen yararın zarara dönüşmesi sonucunu doğurur.[44]
Koşullu salıvermenin kabul edilmesinin nedenlerini ve yararlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
1-Mahkumun iyi halini teşvik eder,
2-Cezaların bireyselleştirilmesinde yararı vardır,
3-Cezaevlerinde disiplini ve düzeni sağlar,
4-Devlet yönünden tasarrufu sağlar,
5-Hükümlünün cezaevinden uslanmasından sonra onu orada tutmanın gereksizliği yönünden önemli bir kurumdur.[45]
2. Şartları
Koşullu salıvermenin şartları, hükümlünün cezanın bir bölümünü çekmesi ve iyi halli olmasıdır(CGİK m.107/1).[46]
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGİK) m.107/1: Koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için mahkûmun kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.
Yeni infaz kanununda, koşullu salıvermeden yararlanabilmek için mahkûm olunan hapis cezasının infaz kurumunda çekilmesi gereken kısmı açısından belirli süreler öngörülmüştür:
“Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm etmiş olanlar yirmi dört yılını, diğer süreli hapis cezalarına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının üçte ikisini infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.”(İnfaz K m.107,f.2).[47]
CGTİK m.107/3’te, ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet hapis cezalarının birden fazla olması veya bunlarla birlikte süreli hapis cezalarının bulunması halinde koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için geçirilmesi gereken süreler şu şekilde belirtilmiştir:
1.Birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet halinde otuz altı yıl,
2.Birden fazla müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde otuz yıl,
3.Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla otuz altı yıl,
4.Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla otuz yıl.[48]
Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmekten ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkumiyet halinde infaz kurumunda geçirilmesi gereken süre,
a)Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkumiyet halinde otuz altı yıl,
b) Müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde otuz yıl,
c) Süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde cezanın dörtte üçü olarak belirlenmiş (infaz k.m.107,f.4).
Ancak yukarıdaki süreler,
a)Birden çok müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde kırk,
b)Birden çok müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde otuz dört,
c)Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla kırk,
d)Bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkumiyet halinde en fazla otuz dört,
e)Birden çok süreli mahkumiyet halinde en fazla otuz iki yıldır. (İnfaz K.m.107,f.4).[49]
Keza, yeni TCK’nın sisteminde, tekerrür, cezanın arttırılmasını gerektiren bir neden olarak kabul edilmemiştir. Tekerrür halinde suç işleyen kişi, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi ve örgüt mensubu suçlu gibi, toplum açısından daha fazla tehlike ifade etmektedir. Bu itibarla, mükerirlerin de koşullu salıverilmeden yararlandırılabilmesi için, diğer suçlulara nazaran daha fazla süreyle infaz kurumunda kalmaları kabul edilmiştir:
“Tekerrür halinde işlenen suçtan dolayı mahkum olunan;
a)Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının otuz dokuz yılının,
b)Müebbet hapis cezasının otuz üç yılının,
c)Süreli hapis cezasının dörtte üçünün,
İnfaz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda, koşullu salıverilmeden yararlanabilir.”(İnfaz K.m.108,f.1)[50]
Koşullu salıverme süresinin hesaplanmasında, “hükümlünün on beş yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün iki gün olarak dikkate alınır”(CG TİK m.107/5). Böylece, bu kişilerin ceza infaz kurumunda yattığı her gün, iki gün yatmış olarak kabul edilecektir. 2006 yılında 5060 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önce, hükümlünün on sekiz yaşını dolduruncaya kadar infaz kurumunda geçirdiği bir gün, iki gün olarak dikkate alınırdı.[51]
CGTİK m.19/2 deki, “… Süreli hapis cezalarına mahkum edilmiş olanların…” (CİK.m.19/1’deki, “…hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar…”) hükmü karşısında, tutuklular bakımından, koşullu salıverilme mümkün değildir. Fakat yukarıda belirttiğimiz gibi tutuklulukta geçen süreler de hesaplamada dikkate alınacaktır. Hükümlülüğün koşullu salıverilmeye ilişkin kısmını tutukevinde geçirip de, hükmün kesinleştiği tarihte serbest olan hükümlüler hakkında da koşullu salıverilme mümkündür. Bu hükümlüler, cezaevine alınıp hükümlü statüsüne tabi tutulmaksızın, tutuklu iken iyi halli olduklarının cezaevi disiplin kurulunca belirlenmesi halinde şartla salıverileceklerdir.[52]
Yine de belirtilmelidir ki, infaz kanunun bu hükümleri karşısında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan koşullu salıverilmeye ilişkin hükümler, zimnen yürürlülükten kalkmıştır.(TMK.m.17)
Mahkum olduğu hapis cezasının süresi ne olursa olsun, hükümlü kural olarak koşullu salıverilmeden yararlanabilmelidir. Ancak , yeni İnfaz Kanununda bunun istisnalarına yer verilmiştir:[53]
Haklarında ikinci defa tekerrür hükümleri uygulananlar , koşullu salıvermeden yararlanamazlar(CGİK m.108/3).[54]
14.7.2004 tarihli ve 5218 sayılı kanunun 1’inci maddesi ile değişik 3.8.2002 tarihli ve 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarla Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla: ölüm cezaları, müebbet hapis cezasına dönüştürülen terör suçluları ile ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülen veya ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına mahkum olan terör suçluları, koşullu salıverme hükümlerinden yararlanamaz. Bunlar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası hayatı boyunca devam eder.(CGTİK gecici m.2, TMK m.17/4)
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu İkinci Kitap, Dördüncü Kısım, “Devletin Güvenliğine karşı Suçlar” başlıklı Dördüncü Bölüm, “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine karşı Suçlar” başlıklı Beşinci Bölüm, “Milli Savunmaya Karşı Suçlar” başlıklı Altıncı Bölüm altında yer alan suçlardan birinin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi dolayısıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkumiyet halinde, şartlı salıverilme hükümleri uygulanmaz (CGTİK m107/16).[55]
Kısa süreli hapis cezasının para cezasına çevrilmesi hali saklı kalmak üzere, ödenmediği için adli para cezasından çevrilen hapsin infazında da koşullu salıverilme hükümleri uygulanamaz(CGİK m.106/9). O halde, kısa süreli hapis cezasının para cezasına çevrildiği hallerde bu para cezasının ödenmemesi sebebiyle tekrar hapis cezasına dönüldüğünde hapsin infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanabilecektir.[56]
19.10.2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 168’inci maddesine göre bu kanunda tanımlanan özel nitelikteki zimmet suçundan “…dolayı mahkum olanlar, Fona veya Hazineye olan borçları ve tazminatları ödemediği veya bu borçlar ve tazminatlar malvarlıklarından tahsil olunamadığı sürece, bunlar hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.”
İşaret etmemiz gerekir ki, Yeni Bankacılık Kanunun bu hükmü ceza hukuku ilkeleriyle bağdaşmamaktadır. Bir ceza infaz kurumu olan koşullu salıverilmeden yararlanabilmenin, özel hukuk hükümlerine göre tahsil edilmesi gereken bir alacağın tahsiline bağlı kılınması; cezalandırmakla güdülen amaçla bağdaşmamaktadır.[57]
CGTİK 107/1’e göre hükümlünün infaz edilen kısım süresince kurumdaki infaz süresini iyi halli olarak geçirmesi gerekir.[58] Koşullu salıvermenin rutinleşmemesi ve bu kurumdan beklenen yararın elde edilebilmesi için, hükümlünün gerçekten iyi halli olup olmadığı amaca uygun biçimde araştırılmalıdır. Hükümlünün iyi halli olup olmadığını, en iyi infaz kurumunda görevli uzmanlar gözlemleyebilir.
Hükümlünün disiplin suçu işlemiş olması halinde, disiplin cezalarının tamamı infaz edilip kaldırılmadıkça koşullu salıverilme işlemi yapılmaz, ancak bu süre hak ederek salıverilme tarihini (mahkumiyet kararındaki ceza miktarını) geçemez (CGİK m.48/3-b).[59]
Hükümlünün iyi halli olup olmadığının; yani, infaz süresini, ceza infaz kurumlarının düzen ve güvenliği amacıyla konulmuş kurallara içtenlikle uyarak, haklarını iyi niyette kullanarak , yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirerek geçirmiş ve uygulanan iyileştirmeye hazır olduğunun, disiplin kurulunun görüşü alınarak idare kurulunca satanmış bulunması gerekir(CGTİK m.89/1).[60]
3. Kararın Verilmesi
Hükümlünün koşullu salıverilmeden yararlanabilmesi için, bir karar verilmesi gerekir. Ancak bunun için mahkumun talepte bulunması gerekmediği gibi, rızası da aranmamaktadır.[61] Koşullu salıverilmede Türk Hukukun’da, halen yargı organlarının karar verdiği yargısal sistem yürürlüktedir. İnfaz kurumu idare kurulunca verilen iyi hal kararı (CGİK m.89) ve infaz kurumu idaresince hazırlanan gerekçeli rapor verilerek mahkemeden karar alınmaktadır. Yetkili mahkeme, hükmü veren mahkeme, hükümlü başka yerde ise oradaki aynı dereceli mahkemedir.(CGİK m.107/11). Mahkeme, infaz kurumu idaresinin verdiği rapor ile bağlı değildir, raporu uygun bulmadığı takdirde gerekçesini göstererek koşullu salıvermeyebilir. Nitekim, şu olayda iyi halli olduğu bildirildiği halde hükümlünün şartla salıverilmemesine ilişkin bir mahkeme kararı yerinde bulunmuştur: “Hükümlünün dosyasından, cezasının büyük bölümünü geçirdiği Bursa ve Kütahya cezaevlerinde kötü hal ve hareketlerinde bulunduğu anlaşılmakta ve sadece üç ay kaldığı Giresun Cezaevi yönetimince iyi halli olduğu bildirilmektedir. Bu durumda, iyi halli geçirilmesi gereken sürenin büyük bölümü iyi halli geçirilmemiştir ve cezaevi disiplin ve yönetim kurulu kararı hatalıdır. Mahkeme şartlı salıverme nedenlerini re’sen araştırabileceğinden hatalı karara uymak zorunda değildir.” Y1CD, 18.3.1969 689/767, İK İD Yargıtay Kararlar 3 (1966-1970), Ankara 1977, 12-13.[62]
Koşullu salıverilme kararı verilmezse, kurum müdürü mahkemenin vermiş olduğu gerekçeli kararı hükümlüye tebliğ ve izah eder. Bu karara karşı hükümlü, vekili, temsilcisi ya da Cumhuriyet Savcısı tarafından itiraz yoluna gidilebilir.(CGTİK m.107/11).[63]
647 sayılı cezaların infaz Hakkında Yasa’da açıkça kişisel hakların tazmini koşullu salıverilmenin ön şartı olarak öngörülmüştür.(CİK m.19/8). Hükümlü bu şartı yerine getirmeden koşullu salınmazdı
Yeni infaz Yasası’nda koşullu salıverme için, hükümlü tarafından kişisel hakların tazmin edilmesi şartı açıkça öngörülmüştür.[64]
4. Koşullu Salıvermeden Sonra Uygulanacak Rejim ve Denetim Süresi
Koşullu salıverilen hükümlünün cezanın infaz kurumunun dışında çekeceği kısmına ilişkin süreye denetim süresi denir.
Koşullu salıverilen hükümlü bir denetim süresine tabi tutulur. Bu süre, hükümlünün infaz kurumunda geçirmesi gereken sürenin yarısı kadardır. Ancak süreli hapislerde hak ederek tahliye tarihini geçemez (CGTİK,107/6). Buna göre, örneğin yirmi yıl hapis cezasına mahkum edilmiş olan örgüt kurucusu veya yöneticisi suçlu, mahkum olduğu cezanın dörtte üçünü infaz kurumunda iyi halli olarak çektiği takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilecektir. Bu hükümlünün tabi tutulacağı denetim süresi, yedi yıl altı ay ise de, hak ederek tahliye tarihini geçemeyeceği için, beş yılla sınırlı tutulacaktır.[65]
Hükümlü, denetim süresinde infaz kurumunda öğrendiği meslek veya sanatı icra etmek üzere bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında, ücret karşılığında çalıştırılabilir(CGTİK m.107/7) On sekiz yaşından küçük olan hükümlüler denetim süresinde eğitimlerine, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir kurumda devam ederler(CGTİK m.107/8)
Hakim, denetim süresinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişiyi görevlendirebilir. Bu kişi, kötü alışkanlıklar edinebileceği çevrelerden uzak kalınması ve sorumluluk bilinciyle iyi bir hayat sürmesini temin hususunda hükümlüye öğütte bulunur; eğitim gerektiği kurum yetkilileri veya yanında çalıştığı kişilerle görüşerek, istişarelerde bulunur; hükümlünün davranışları, sosyal uyumu ve sorumluluk bilincindeki gelişme hakkında üçer aylık sürelerle rapor düzenleyerek hakime verir (CGTİK m.107/9). Hakim, koşullu salıverilen hükümlünün kişiliğini ve topluma uyumdaki başarısını göz önünde bulundurarak; denetim süresinin, denetimli serbestlik tedbiri uygulanmadan veya herhangi bir yükümlülük belirlenmeden geçirilmesine karar verilebileceği gibi, denetimli veya belirlenen yükümlülükler; denetim süresi içinde kaldırılabilir(CGTİK m.107/10).[66]
Yükümlülükler Yasa’da belirtilenlerle sınırlı sayılmamalı ve hakim hükümlüyü birden fazla yükümlülüğe tabi kılabilmelidir. Nitekim Yasa’da, “Yükümlülük”ten değil, “yükümlülükler” den söz edilerek, buna olanak tanınmıştır(CGTİK m.107/13-b,14). Bu nedenle kişisel hakların tazmin edilmesi de deneme süresi içerisinde yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük şekli olarak kabul edilebilir.
Deneme süresi iyi halli ve yükümlülüklere uygun olarak geçirildiği takdirde ceza infaz edilmiş sayılır (CGİK m.107/14). Belirtelim ki, denetim süresi içinde ceza zaman aşımı durur, ayrıca cezanın infazından sonra işlemek üzere hükmolunan hak ve yetkinin yasaklanması tedbirinin süresi de işlemeye başlamaz(TCK m.53/5).[67]
5. Koşullu Salıverilmenin Geri Alınması
Koşullu salıverilmenin geri alınması, CGTİK m.107/12’de, “Koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlenmesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde koşullu salıverilme kararı geri alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.
CGTİK m.107/12 (765 s.TCK m.17/1)’de, koşullu salıverilmenin düşmesi için denetim süresi içinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlenmesinden açıkça söz edildiğinden; taksirli bir suçun işlenmesi veya para cezasına hükmedilmesi hallerinde şartla salıverilme kararı geri alınmaz.[68] Öte yandan, kanaatimizce, koşullu salıvermeyi düşüren suçun genel af kapsamına girmesi durumunda da koşullu salıverme kararı geri alınmaz. Çünkü, genel af halinde sadece hükmolunan cezalar tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar(TCK m.65/1); kasıtlı suç ise varlığını devam ettirir.
Koşullu salıverme kararının geri alınmasını gerektiren ilk neden, koşullu salıverilen hükümlünün, denetim süresi dolmadan hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemesidir. Koşullu salıverme kararının geri alınmasını gerektiren ikinci neden, koşullu salıverilen hükümlünün kendisine yüklenen yükümlülüklere hakimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesidir(CGTİK m.107/12). Belirtelim ki, koşullu salıverilmenin geri alınabilmesi için hükümlünün yükümlülüklerine uymamakta ısrar göstermesi gerekir. Bu nedenle koşullu salıverilenin yükümlülüklerine ilk uymaması halinde hakim tarafından uyarıda bulunmalıdır.[69]
Koşullu salıverilme kararının geri alınmasına;
-Hükümlü geri kalan süre içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum edilirse, hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi tarafından,
- Hükümlünün bağlı tutulduğu yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda koşullu salıverilme kararına esas teşkil eden hükmü veren ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi veya koşullu salıverilme kararını vermiş olan mahkeme tarafından, dosya üzerinden karar verilir. Bu karara karşı itiraz yolu açıktır(CGTİK m.107/15).[70]
Koşullu salıverilme kararının geri alınması halinde;
a)Sonraki suçu işlediği tarihten itibaren kalan cezanın aynen,
b)Hükümlülüklerine aykırı davranması halinde, koşullu salıverilme kararının geri alınması kararının kesinleştiği tarih ile hak ederek salıverilme tarihi arasındaki süreyi geçmemek koşuluyla takdir edilecek bir sürenin,
Ceza infaz kurumunda çekilmesine karar verilir. Koşullu salıverilme kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilmez(CGTİK m.107/13).[71] Buna karşılık, denetim süresi içerisinde işlenmiş olunan suç bakımından, koşullu salıverilme mümkündür.[72]

[1] Prof.Dr.Timur Demirbaş , Ceza Hukuku Genel Hükümler , Ankara , 2006 , s. 613

[2] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , Ceza Hukukuna Giriş , İstanbul , 2006 , s. 662(Maurach , 639)

[3] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 614

[4] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 614

[5] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 662 (Dönmezer/Erman iii , k.no.1657vd ; Erdem/Danışman/Artuk , s. 798-799)

[6] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 663

[7]DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 615

[8] İzzet Özgenç , Ceza Hukuku Genel Hükümler , Eylül 2006 , s. 558

[9] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 616

[10] İsmail Ercan , Ceza Hukuku Genel Hükümler-Özel Hükümler , 2007 , s. 423

[11] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 559

[12] Prof.Dr.Hakan Hakeri , Ceza Hukuku Genel Hükümler , Ankara , 2007 , s. 456

[13] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 560

[14] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 664-665

[15] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 561

[16] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 665

[17] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 561-562

[18] HAKERİ , a.g.e , s. 456-457-458

[19] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 556

[20] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 665

[21] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 424-425

[22] HAKERİ , a.g.e , s. 455

[23] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 666-667

[24] ERCAN , a.g.e , s. 425 (Çınar: Cezalar (2005 , s. 58))

[25] HAKERİ , a.g.e , s. 455-456

[26] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 562

[27] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 667

[28] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 562

[29] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 617

[30] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 667-668

[31] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 563 (Önder , Genel Hükümler iii , s. 199)

[32] HAKERİ ,a.g.e , s. 459 (Erdem/Danışman/Artuk , s. 830)

[33] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 668

[34] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 668-669

[35] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 565

[36] ERCAN , a.g.e , s. 427-428

[37] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 622

[38] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 619

[39] ERCAN , a.g.e , s. 429

[40] Nevzat Toroslu , Ceza Hukuku-Genel Kısım , Ekim 2007 , s. 398

[41] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 623

[42]HAKERİ , s. 461

[43] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 572

[44] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 676

[45] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 625

[46] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 677

[47] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 573

[48] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 629

[49] TOROSLU , a.g.e , s. 401-402

[50] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 575

[51] ERCAN , a.g.e , s. 432-433

[52] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 630

[53] ÖZGENÇ , s. 576

[54] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , s. 681

[55] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 631-632

[56] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 682

[57] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 578

[58] HAKERİ , a.g.e , s. 507

[59] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 683

[60] ERCAN , a.g.e , s. 431

[61] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 580

[62] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 684

[63] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 635

[64] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 685

[65] ÖZGENÇ , a.g.e , s. 581 ; H.H a.g.e , s. 580

[66]DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 637-638

[67] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 688

[68] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 639

[69] CENTEL/ZAFER/ÇAKMUT , a.g.e , s. 691

[70] ERCAN , a.g.e , s. 435

[71] HAKERİ , a.g.e , s. 509

[72] DEMİRBAŞ , a.g.e , s. 641 Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Koşullu Salıverme Ve Erteleme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Fulya Işılak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

E - Tahsilat

 

 

YERİMİZ

 

İLETİŞİM

hafta içi 09:00 - 18:00

 

Cevizli Mah. Mustafa Kemal Cad. Enderun Sok.

No:15 K:3 D:7 Kartal / İstanbul

 

Telefon : 0216 457 14 61

Mobil : 0532 491 35 06

E-posta : dogan@guneyhukuk.com.tr

Tüm Hakları Saklıdır. Copyright © Av. Doğan Güney YILMAZ

Sitemap      Tasarım : interbim.com

Hukuki Uyarı : Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez. Sitede sunulan bilgiler hakkında Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve Av.Doğan Güney Yılmaz sorumluluk kabul etmez. Bu sitede paylaşılan bilgiler, büronun logosu ve sair veriler Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu adına Av.Doğan Güney Yılmaz'a ait olup, büronun yazılı izni olmaksızın kullananlar hakkında yasal işlem yapılır.